Prof. Dr. F. Şebnem Arıkboğa
Entelektüel Sermaye kavramı 1990’lı yıllarda üzerinde çalışılmaya, kavramsallaştırılmaya ve ölçülmeye çalışılan bir kavramdır. Bu yıllara kadar şirketler genellikle maddi varlıkları ve muhasebeleştirilebilen maddi olmayan varlıkları lisans, patent, vb.) ile değerlendirilmekteydi. Ancak özellikle sermaye piyasalarının gelişmesi, hizmet sektörü ve özellikle bilişim sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin piyasa değerleri ile defter değerleri arasında çok ciddi farklılıklar gözlemlenmeye başladı. Bu nedenle entelektüel sermaye kavramı belki de bu yüzden ilk önceleri şirketlerin defter değerleri ile piyasa değerleri arasındaki fark olarak tanımlanmıştır.
Steward’a göre; ‘Entelektüel sermaye zenginlik yaratmak üzere kullanıma sokulabilecek entelektüel malzemedir, yani; bilgi, enformasyon, entelektüel mülkiyet ve deneyimdir. Steward, entelektüel sermayenin işletmedeki çalışanlar tarafından bilinen ve işletmeye rekabet üstünlüğü sağlayan her türlü faktörün toplamından oluştuğunu ve patent, telif hakları, know-how gibi unsurların ötesinde pek çok şeyi kapsadığını ifade etmiştir.
Grafström ve Leif Edvisson’a göre, entelektüel sermaye, değer yaratıcı potansiyel ve bunun gelişimi ile birlikte bilgidir. Bugün ile gelecek arasındaki eşiktir. Edwinsson, entelektüel sermayeyi bir ağaca benzeterek, insan sermayesini ağacın gelişmesini sağlayan özsu olduğunu ifade etmektedir.
Entelektüel sermayenin üç boyutu bulunmaktadır. Bunlar; insan, yapısal ve ilişkisel sermayedir.
İnsan sermayesi; bireysel olarak kişinin kalıtsal özellikleri, eğitimi, tecrübesi, hayat ve işletme hakkındaki tutumlarının uyumundan oluşur. İşletmeler için insan sermayesi, müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayacak çözümler üretebilme kabiliyeti, çalışanların yetenekleri ve fikir yapılarıdır. İnsan sermayesi, işletmede çalışanların yeteneklerinin toplandığı bir havuzdur. Bu havuzun büyüklüğü çalışanların bilgilerini birbirleriyle paylaşmaları ve yeteneklerini diğer çalışanların yetenekleri ile birleştirmelerine bağlıdır.
Yapısal sermaye işletmeye aittir ve bu paylaşılabilir, yeniden üretilebilir. Yapısal sermayeyi yaratan unsurlara baktığımızda bunların bir kısmı patentler ve telif haklarıyla güvence altına alınabilecek olan teknolojiler, buluşlar, veriler vb.’dir. Yapısal sermayenin bir diğer bölümü ise, strateji, kültür, yapı ve sistemler, örgütsel rutin ve prosedürlerden oluşur. Bu sermayenin etkinliği, işin yapılma süresi, süreç olarak yenilikçilik ve bilgiyi kodlayabilme gibi yapıları da kapsamaktadır. Yapısal sermayenin yaratılamadığı bir işletmede entelektüel sermaye sadece insan sermayesinden ibaret hale gelir.
İlişkisel sermaye, işletmenin geçmişteki maddi olmayan (intangible) varlıklarından kaynaklanan potansiyeli ifade etmektedir. Bu varlıklar; müşteriler, tedarikçiler, devlet veya ilgili endüstri kuruluşlarının içine yerleşmiş olan bilgiyi içermektedir. İlişkisel sermaye, entelektüel sermaye unsurları içinde en zor ulaşılanıdır. Çünkü, işletme dışı ilişkiler içine saklanmış olan bu bilginin işletme dışı kaynaklardan işletme içine akışı sağlanmak zorundadır.
Kaynak Önerileri
Arıkboğa, F. Şebnem (2003) Entelektüel Sermaye, Derin Yayınları
Bontis, Nick (1996) “There’s A Price on Your Head:Managing Intellectual Capital Strategically” Businesss Quarterly, Summer,
Bontis, Nick (1998) “Intellectual Capital: An Exploratory Study That Develops Measures and Models”, Management Decision 36/2
Edvinsson, Leif (1997) “Developing Intellectual Capital at Skandia”, Long Range Planning, Vol.30, No:3
Steward, Thomas A. (1997) Entelektüel Sermaye, Çev: Nurettin Elhüseyni, Mess Yayınları, İstanbul
Şamiloğlu, Famil (2002) Entelektüel Sermaye, Gazi Kitabevi